-
1 násıl olsa
ка́к-то, как-ника́к -
2 nasıl olsa
adv. anyhow, anyway -
3 nasıl olsa
somehow or other, sooner or later -
4 nasıl
'nasıl wie?; welche(r), was für ein(e)?; wie (sehr); wie bitte?;nasıl ise wie … auch immer;nasılsınız? wie geht es Ihnen?;bu nasıl bir adam? was ist das für ein Mensch?;nasıl olsa wie dem auch sei; irgendwie;nasıl olur wie kann das sein?;… hem de nasıl! und wie!;nasıl geldiniz? wie ( oder womit) sind Sie gekommen?;nasıl, bir daha söyler misiniz? wie bitte? Würden Sie es noch einmal sagen?;nasıl ki (so) wie (auch) -
5 násıl
(ударение: násıl) как* * *1.како́й, како́в, что заnásıl kâğıt istiyorsunuz? — каку́ю бума́гу вы хоти́те?
2.bu násıl bir adam? — что э́то за челове́к?
1) как, каки́м о́бразомnásıl geldiniz? — как вы дое́хали?
2) до како́й / до тако́й сте́пени, о́чень3.seni násıl seviyorum! — как я тебя́ люблю́!
при переспрашивании; что?, как?násıl, iyi oldu mu? — как, он [уже́] попра́вился?
••- násıl olur?
- násıl olsa -
6 nasıl
"1. How?/How...?: Nasılsınız? How are you? Oraya nasıl gittin? How did you go there? Kahven nasıl olsun? How do you want your coffee? (e.g. Black?/With sugar?). 2. What sort of...?: Nasıl bir kumaş o? What sort of cloth is it? 3. how much, how: O pırlantayı nasıl istiyor, bir bilsen! If only you knew how much she wants that diamond! 4. Did I hear you aright?/Are my ears deceiving me?: Bu sözlük hiç bitmez. Nasıl? This dictionary will never be completed. Did I hear you aright? 5. Just what do you mean? (said threateningly): Ali okula gitmeyecekmiş. Nasıl gitmezmiş? It seems Ali won´t be going to school. Just what do you mean by that? 6. just as..., so too...: Türkçeyi nasıl öğrendiysen Arapçayı da öyle öğrenebilirsin. You´ll learn Arabic the same way you learned Turkish. - ki just as..., so...: Nasıl ki ben acı çektim, sen de acı çekeceksin. Just as I suffered, so too will you. - olsa in any case; whether you want to or not, like it or not. - olup da...? How on earth...?/How could it be that...?: Nasıl olup da bunu duymadın? How could it be that you didn´t hear about this?" -
7 olmak
быть созре́ть стать* * *- ur1) быть, происходи́ть, соверша́ться, случа́тьсяolmadı! — не получи́лось!, не вы́шло!
bir şey olmak — случи́ться с кем-л. о чем-л.
aman, ona bir şey olmasın! — бо́же сохрани́, как бы с ним чего́-нибудь не случи́лось!
hiç bir şey olmamış gibi — как ни в чём не быва́ло; как бу́дто ничего́ не случи́лось
kimseye bir şey olmadı — ни с кем ничего́ не случи́лось
ne oldu? — что случи́лось?, что произошло́?
sesine ne oldu? — что случи́лось с твои́м го́лосом?
ne oldu kızım? — что с тобо́й, до́чка?
dışarıda bir telâş oldu — на у́лице произошло́ како́е-то волне́ние
her gün fırtına oluyor — ка́ждый день быва́ют што́рмы
nasıl oldu da bunun farkına varmadın? — как же так вы́шло, что ты э́того не заме́тил?
ortada neler olup döndüğünü bilmiyorum — я не зна́ю, что вокру́г твори́тся
2) доводи́ться, приходи́тьсяbu hanım sizin neniz oluyor? — кем прихо́дится вам э́та же́нщина?
halam oluyor — она́ мне прихо́дится тётей по отцу́
3) быть, пребыва́ть, находи́ться (где-л.)benim burada olduğumu nasıl haber aldınız? — как вы узна́ли, что я здесь?
herkes olduğu yerde kalsın! — всем остава́ться на свои́х места́х!
öğleden sonra orada olmalıyım — по́сле обе́да я до́лжен быть там
siz onun yerinde olsanız ne yaparsınız? — а что вы сде́лаете, будь вы на его́ ме́сте?
yarın konuğumuz olacak — за́втра у нас бу́дут го́сти
4) быть, име́ться у когоcebimde olanı ona verdim — я о́тда́л ему́ всё, что у меня́ бы́ло в карма́не
bir erkek çocuğu oldu — у неё роди́лся ма́льчик
5) де́латься, станови́ться; быть; превраща́тьсяadam olmak — быть челове́ком
doktor oldu — он стал до́ктором
iki kişi olduk — нас ста́ло дво́е
iyi bir mühendis olur — из него́ вы́йдет хоро́ший инжене́р
su, buz oldu — вода́ преврати́лась в лёд
6) поспева́ть, созрева́тьekinler oldu — хлеба́ поспе́ли
üzüm daha olmadı — виногра́д ещё не созре́л
7) быть гото́вым / пригото́вленнымçay oldu — чай гото́в
yemek oldu — обе́д пригото́влен
8) -e подходи́ть, быть впо́руbu ceket bana olmuyor — э́тот жаке́т мне не годи́тся
hem işinden, hem de çocuklarından oldu — он лиши́лся и жены́ и дете́й
tembelliği yüzünden işinden oldu — из-за свое́й ле́ни он потеря́л рабо́ту
10) арго опьяне́ть, стать пья́нымsen adamakıllı olmuşsun! — ты уже́ изря́дно накача́лся!
11) (со словами yıl, saat и т. п.) проходи́ть, исполня́тьсяneredeyse üç yıl olacak — ско́ро уже́ испо́лнится / бу́дет три го́да
tam iki yıl oldu — прошло́ ро́вно три го́да
12) (со словами gece, akşam) наступа́тьgece oluyor — наступа́ет ночь
sabah oldu — наста́ло у́тро
13) (со словами, обозначающими болезни)anjin olmak — заболе́ть анги́ной
öksürük olmak — ка́шлять
tifa olmak — боле́ть ти́фом
14) употр. в роли вспом. гл.rezil olmak — быть опозо́ренным, опозо́риться
teselli olmak — утеша́ться
teslim olmak — сдава́ться
hasta iyi oldu — больно́й вы́здоровел / попра́вился
bize gelmez oldu — он переста́л к нам ходи́ть
itiraz edecek oldum ama... — я хоте́л бы́ло возрази́ть, но...
••- olan biten
- olan oldu- olarak- oldu olacak kırıldı nacak
- oldu olanlar
- oldum bittim
- oldum olası onu sevmezdim
- olmalı
- evde olmalı
- olsa olsa
- olsun olsun
- ... olsun... olsun
- olup olacağı on kuruşluk bir mesele!
- ne olursa olsun!
- sen çok oluyorsun! -
8 da
da <de> konj1) auch, ebenfalls, gleichfallsben/sen de ich/du auchne kadar bekledimse de... solange ich auch wartete...2) damitonu bana ver de işimi göreyim gib es her damit ich meine Arbeit machen kann3) dennbu \da ne demek oluyor? was soll das denn heißen?Hasan \da kim oluyormuş? wer ist denn eigentlich Hasan?yağmur yağacak olsa \da auch wenn es regnen sollte5) nochbugün daha \da iyiyim heute geht es mir noch besser7) undçalıştı \da başardı er hat gearbeitet und hat es geschafftsen otur \da ben gideyim bleib du mal sitzen und lass mich gehen8) sondernHasan gitmedi de Zeynep gitti nicht Hasan sondern Zeynep ging9) (hem... hem) sowohl... als auchkadınlar \da erkekler de sowohl die Frauen als auch die Männer10) ebensomatematiğe olduğu kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt seino \da benim kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich11) dochyıllar nasıl \da geçiyor! wie doch die Tage vergehen!
См. также в других словарях:
nasıl olsa — her durumda, er geç Ölüm nasıl olsa gelecek diye düşündü. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
nasıl — zf., T. ne + Ar. aṣl 1) Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum. S. F. Abasıyanık 2) Bir hareketin yapılış biçimine duyulan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
piç etmek — tkz. 1) (bir işi) yapayım derken bozmak, çıkmaza sokmak 2) (bir işi) tadını kaçırmak, tatsız bir durum yaratmak Can sıkıntısı, pişmanlık ve öfkenin, bu Vaniköy akşamını nasıl piç edeceğini şimdiden kestirebiliyordum. A. İlhan 3) (bir işi) boş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
er geç — zf. Erken veya geç, her ne vakit olsa, sonunda, önünde sonunda Ortada şimdiden kırılmış dökülmüş şey yok. Er geç nasıl olsa aralarını bulurum. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
esasen — zf., Ar. esāsen 1) Başından, temelinden, kökeninden 2) Zaten Esasen bende kabahat ki sizin gibi dönek insanlarla yola çıkmışım. O. C. Kaygılı 3) Nasıl olsa, gene Esasen, Mediha Hanım gelmese şimdi de hastayı yalnız bırakamayacaktım. H. E. Adıvar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
navlun — is., Rum. 1) Bir yerden başka yere ulaştırmak için gemiye alınan eşyanın bütünü 2) Taşıyıcı tarafından, gemisinde taşınacak yük için istenen ücret Kendi kesemden navlun parasını ödeyecektim, nasıl olsa. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
taksit — is., Ar. taḳsīṭ Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri Sen nasıl olsa memursun, taksitle her şeyi alabilirsin. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
adamlık (veya insanlık) sende kalsın — 1) iyilik bilmese de sen yine iyilik et anlamında kullanılan bir söz 2) bu işi nasıl olsa sana yaptıracaklar, bari kendiliğinden yap da onurunu koru anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azraile bir can borcu olmak (veya kalmak) — 1) nasıl olsa öleceğini kabul etmek 2) hiç kimseye borcu kalmamak, bütün borçlarından kurtulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alâeyyihâl — (A.) [ لﺎﺣ یا ﯽﻠﻋ ] her nasıl olsa … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ALA-EYYİ-HAL — Herhâlde, mutlaka, elbette, her nasıl olsa … Yeni Lügat Türkçe Sözlük